26. yaş günümün bir ay ertesinde sahip olduğu tüm lükslerden vazgerek, kendimi dünyayı keşfetmeye adadım. Bu noktaya gelene dek, tüm insanlardan beklenildiği gibi düz bir yaşam çizgisine sahiptim.
Doğma büyüme İstanbul’luyum. İlkokul, ortaokul ve liseyi sıkıla sıkıla bitirerek, üniversitede işletme bölümü okumaya başladım. Benim için üniversite hiçbir zaman öğrettiği bilgilerle hayatımı değiştirecek bir yer olmadı. O yüzden dersler her zaman ikinci plandaydı. Olağan şekilde üniversite hayatımı da bitirmiş ve ardından iş hayatına atılmıştım. 3 sene boyunca ilaç sektöründe farklı pozisyonları deneyimleme fırsatı buldum. Ancak yaşadığım günün mutsuzluğu ve geleceğe olan umutsuzluğum, yaşadığım hayatı daha fazla sürdürmeme müsade etmedi.
Bazı insanların bazı amaçlar için doğduğunu, uzun zaman sonra arkasına baktığında kavrıyor insan. İlk çadırımı henüz okula dahi başlamadığım yıllarda, toprağa çaktığım üç uzun sırığın etrafını sararak kurmuştum. Şimdi baktığımda komik de geliyor. Çünkü hala o yaşlarda çadır sevdasının nereden geldiğini anlayamıyorum. İlk otostop maceram 2002 yılında Erzincan’da bir otoyolda gerçekleşmiş ve can sağlığımdan endişelenen eniştemin attığı tokatla son bulmuştu. Elbetteki o zamanlar bu benim için otostop değil, yoldan geçen insanlara gideceğim yere kadar ‘el etmekti.’
Lise yıllarımda tamamen para artırıp abur cubur yemek için korkarak çektiğim otostoplar, zamanla başkalarının arabasına binme korkumu yenmemi sağlıyordu. O zamanlar farkında olmadan beni geleceğime hazırlıyordu. Tüm noktaları birleştirip geriye baktığımda rahatça görebiliyorum ki bazı insanlar bazı şeyler için doğuyor ve hayatı o insanı o gelecek için eğitiyor.
Kendimi, ülkemi ve dünyayı anlamak için çantamı sırtıma vurup ilk uzun soluklu turuma çıktığımda üniversite öğrencisiydim. İlk çantamı 50 liraya pazardan almış, içine işe yarayacağını düşündüğüm ne varsa doldurmuştum. Dondurucu soğuklarda ekipmansız çadır kurmuş, donmadan geceyi geçirmeye çabalamıştım. Ama gereksiz eşyalarla dolu ağır çantalar ve ekipman eksiğiyle yapılan kamplar, gelecek seyahatlerimi idealize eden tecrübeler olarak hayatımda yer edindi.
Profesyonel meslek hayatımda dahi ilk işimi otostop çekerken buldum. Arabasına alan patronum beni sevmiş ve iş teklif etmişti. Mezuniyetim sonrası 3 sene devam ettiğim profesyonel iş hayatım böylece yollardan gelen bir öyküyle başlamıştı. Patronumun deyişiyle, meslek hayatım yine yollar için son bulmuş “yoldan gelen yola” gitmişti.
Üniversiteden yeni mezun olan bir gence göre hayatım son derece güzel ilerliyordu. Öğrencilik yıllarımda kurduğum hayallere erişiyor, yalnız yaşıyor, kendi arabasına biniyor, sosyal etkinliklere dahil oluyor ve hemen hemen her hafta sonu şehir dışına seyahatler yapıyordum. Ama yine de ardıma bakmama sebep olan bir şeyler beni çekiştirmeye devam ediyordu ve bazı şeyler yolunda gitmiyordu. Yolların ve tanımadığım insanların özlemini duyuyordum.
Sahip olduğum tüm konforlu hayatı kaybetmeyi göze alarak dünyayı keşfedeceğim bir yolculuğun kararını vermiştim. Sahip olduğum her şeyi hayatımdan çıkartıp, tüm dünyamı yalnızca bir sırt çantasına sığdırdım ve nihayet kendimi yıllar boyu içimde büyüyen seyahat tutkusunun kollarına bıraktım.
Yolculuğuma başlarken ana hedeflerim ve yolculuğumun aşamaları zihnimde çoktan şekillenmişti. Bu, hedefi insan olan bir yolculuk olacaktı. Gittiğim yerlerde göreceğim yeni şeylerden ziyade, tanıyacağım yeni insanlar beni daha çok heyecanlandırıyordu. İnsanlarla etkileşime girmek, onlarla vakit geçirmek, hayatı yaşayışlarını öğrenmek ve sonrasında da bunları başkalarına aktarmak istiyordum. Bu yüzden gittiğim yolun nereye vardığının hiçbir önemi yok. Yalnızca insanlara çıkıyor olması kaygısını taşıyorum.
Hiçbir zaman anı yaşayan, tüketen ve ardına bir şey bırakmayan bir insan olmayı kabul edemedim. O yüzden yolculuğumun bir diğer ilkesi her zaman üretmek ve üretmeye çalışan bir gezgin olmak. Bu çıktılar; yazılar, fotoğraflar, videolar veya somut ürünler olarak yolculuğumun başından beri hayat buluyor. Tüm bunlarla amacım dünyayı insanlar için daha bilinir ve ulaşılabilir bir yer yapmak. Aynı zamanda da gezi dünyasının üreten yüzü olmak.
Tüm bu üretim sürecine tek başıma başlamış olsam da tek başıma sürdürmek istemiyorum. Dünyanın farklı yerlerinde, farklı yetkinlikliklere sahip insanların üretkenliğini bir araya getirerek sistemli bilgiler üretme hayalim var. Bunun uzun zaman alacağının farkındayım ama gideceğim doğrultu daima bu olacak.
Yolculuğuma başlarken kendime bir mahlas edinerek adımı Hudutsuz Yolcu yapma kararı verdim. Çünkü benim için görünen ve görünmeyen hudutların hiçbir anlamı yok. Gittiğim ülkelerin isminden, özelliğinden ve yerinden etkilenmeden, yalnızca keşif duygusuyla hareket etmek istiyorum.
Şuanda bu satırları yazarken yolculuğumun Asya etabının 7. ayındayım. Daha ne kadar yollarda olacağım ve nerelere gideceğim bilmiyorum. Ama bildiğim tek bir şey varsa, o da hala yolda olmaya devam etmek istediğim.
Error: No connected account.
Please go to the Instagram Feed settings page to connect an account.