Özellikle Kazakistan yolculuğum boyunca gideceğim yerlerin turistik atraksiyon içerip içermediğiyle çok fazla ilgilenmedim. Her yeni yere insanlar ve hayatlarına ilişkin şeyler öğrenebileceğim bir fırsat olarak baktım. O yerlerden birisi de Kızılorda’ydı. Gitmeden evvel yaptığım araştırmalarda ilgi çekici herhangi bir yer ya da aktivite bulamamıştım. Ama yine de gitmeye karar verdim.
Aral Denizinden yaptığım yaklaşık 10 saatlik tren yolculuğuyla Kızılorda’ya vardım ve başımı sokacak yer bulduktan sonra keşiflerime başladım.
Şehirde Yürüyüş:
Şehirde yürürken dikkatimi çeken ilk şey fazlaca gördüğüm renkli binalar oldu. Binaları izleyerek neresi olduğunu bilmediğim ama haritadaki şeklinden ilginç bir yer olabileceğini düşündüğüm meydana doğru ilerledim. Vardığımda gitmeye çalıştığım yerin tiyatro olduğunu gördüm. Tiyatronun önündeki meydan yeni yıl sebebiyle süslenmişti.
Tiyatroyu soluma alarak ilerleyince enine uzanan ve mozaiklerle süslenmiş bir abideyle karşılaştım. Onu biraz inceledikten sonra ilerlemeye devam ettim. Sıradaki hedefim ilginç olacağına emin olduğum müzeydi.
Kızılorda Müzesi:
Mozaik Duvar – Kızılorda Gezi Rehberi Müzeye Ulaşmıştım ve Dışarıdan Böyle Görünüyordu
300 Tenge karşılığında girdiğim iki katlı müzeyi odalar halinde farklı bölümlere ayırmışlar. Genel olarak Kızılorda’da yaşanan tarihe, yaşamış insanlara ve ekosisteme dair bilgilere yer verilmişti. Kazakistan kültürü odası, tarihi kalıntılar odası, ikinci dünya savaşı odası, Kızılorda bölgesinde yaşayan hayvanların dondurulmuş örnekleri, spor ve madalyalar odası, uzay ve uluslararası ilişkiler odası burada göreceğiniz bölümlerden bazıları.
Bölgede Yaşıyan Canlılardan Örneklerin Sergilendiği Alan Orta Asya’nın İkonik Göçebe Çadırı Küçükbaş Hayvan Bacağından Kamçı Geleneksel Müzik Aletleri Muhtemel Sovyet Yapımı Eski Bir Silah Bu Fotoğrafı Müzenin Duvarında Gördüm. Burası Süleymaniye Cami Mi Yoksa Ben Mi Yanılıyorum?
Müze gezimi tamamladıktan sonra biraz daha halkın arasına karışmak için yerel pazara gittim. Yerel pazarda hernevi şeyi bulmak mümkün. Giyimden elektroniğe, şekerlemeden sebzeye bir çok şey vardı. Garipseyen bakışlar arasında pazardaki kısa turumu tamamlayarak, pazarın yakındaki Dede Korkut anıtına gittim.
Dede Korkut:
Amu Drya Nehri Amu Drya Nehri
Amu Drya nehrinin yanına konumlandırılmış olan Dede Korkut bu bölgede çok önemli bir isim. Ayrıca burada aynı ismi taşıyan bir de üniversite var. Heykeli inceledikten sonra batmaya hazırlanan güneşi derenin kenarından biraz izleyerek ikinci dünya savaşı anıtına gittim. Kazakistan’da gittiğim her yerde mutlaka savaş anıtı vardı ve hepsinde ateş yanmaya devam ediyordu.
Yanından geçtiğim bir lunaparktaki bu uzay aracına benzeyen oyuncak dikkatimi çekti. Dünyanın ilk kozmodromuna epey yakın olan Kızılorda’da bu oyuncağın olması tesadüf değildir diye düşünüyorum. Bana kalırsa çocuklara daha küçük yaştan uzay merağını aşılamaya çalışıyorlar.
Kızılorda’nın buzla kaplı kaldırımlarında düşmemeye çalışıp etrafta ilginç şeyler arayarak yürüyüşüme devam ettim. Ama sanırım turistik pencereden bulabileceklerimin hepsini bulmuştum. Ziyaret ettikten sonra neden Kızılorda’nın çok fazla ziyaret edilen bir yer olmadığını anlamış oldum. Şehirde başka ülkeden gelen birisi heyecanlandıracak hiçbir şeyle karşılaşmadım. Ancak yazının başında da söylediğim gibi gitme amacım objelerden ziyade insanlardı. Maalesef insanlarla da pek fazla etkileşime girebildiğim bir yer olmadı. Sanırım Kızılorda’yla ilgili bende en yer eden şey yaptığım tren yolculuğu ve ondan aldığım keyif oldu.