Son yıllarda oldukça popüler hale gelen Doğu Ekspresine bilet aldınız ve güzel bir deneyim yaşayarak Kars’a geldiniz. Ama muhtemelen ne yapacağınızı ya da nereye gideceğinizi bilmiyorsunuz. Korkmayın, ben de geldim ve ne yapacağımı bilmiyorum. Birlikte nerelere gidilir, neler yapılır şöyle bir bakalım.
Kars’ta Nerelere Gidilir?
Sabah olduğunda Muharrem Hoca okula gitmek zorunda olduğu için onunla birlikte evden çıktım. Beni merkeze bıraktıktan sonra okula gitti ve ben de Sovyet esintileriyle bezeli Kars sokaklarında dolaşmaya başladım.
Sokaklardan geçerek ilerledikten sonra Kars gezimde ilk durağım Ebul Hasan Harakani Cami ve Türbesi oldu.
İçerisinde türbe bulunan cami Karstaki ve dışarıdan gelen insanların önemli bir ziyaret noktası. Bu caminin hemen ilerisinde gözüken, mimarisiyle kilise olduğu belli olan sivri tepeli yapı dikkat çekiyor. Cami ziyaretimden sonra eski adı 12 Havariler Kilisesi olan bu yapıya giderek ziyaret ettim ve tarih boyunca defalarca kilise ve cami olarak değişimler yaşadığını, hatta bir ara müze dahi olduğunu öğrendim.
Fakat son olarak 90’lı yıllarda camiye dönüştürülmüş ve o günden beri de Kümbet Cami olarak hizmet vermeye devam ediyor.
Tarihi Kars Kalesi:
Ben camileri gezinirken yukarıdan heybetiyle beni izleyen Kars Kalesi kulağıma fısıldıyor ve yanına çağırıyordu. Sırtımdaki çantamı bir yere bırakmamış olduğum için taa en üste kadar onu da taşımak zorunda kaldım. Kalenin üzerinden tüm Kars’ı görmek mümkün.
Burada soluklanıp şehri izledikten sonra aşağıya inerek tarihi taş köprüyü ve mimarisinden hamam olduğu belli olan Mazlumoğlu Hamamını gözlemledim.
Namık Kemal’in Kars’taki Evi:
Buradan geçince size sarı renkli bir ev selam veriyor. O ev sıradan bir ev değil. Namık Kemal’in Kars’ta kaldığı zamanlarda kullandığı ev, şimdilerde ise Aşık Evi olarak hizmet veriyor ve aşık atışmaları yapılıyor.
Bu bölgedeki birkaç ilginç yapıyı ve Topçuoğlu Hamamını da inceledikten sonra Fethiye Cami’ne doğru yürümeye başladım.
Kaldırımın birisinden yürürken yerde uzanan iki köpek çantamı garipseyip havlayarak üzerime atlayınca inanılmaz bir refleksle koşmaya başladım. Sabahtan beri taşıdığım ve beni yoran çanta, köpekler kovalayınca bir anda hafifledi. 🙂 Neyseki kovalamayı sürdürmediler de ben de yürümeye devam ettim.
Fethiye Cami:
Fethiye Cami Kars’ın en güzel mimariye sahip yapılarından birisi, dışı gerçekten çok güzel. Buraya da baktığınızda eskiden kilise olduğunu rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Cami olduktan sonra üzerindeki haçlar sökülmüş ve içi de tamamen elden geçirilmiş. İçerisiyle dışarısı iki farklı mekan gibi. Fotoğraflarına baktığınızda siz de hak vereceksiniz.
Kiliseden çıkınca önceki akşam gezmediğim sokaklarda yürüyerek ve ilgi çekici binaları da fotoğraflayarak Kars Müzesine kadar ulaştım.
Girişi ücretsiz olan müzede çok fazla ilgi çekici eser olmadığını ifade etmeliyim. Ama yine de görmeye kesinlikle değer. Müzeden çıktıktan sonra sırtımı oraya vererek birkaç kilometre boyunca ilerledim ve Ani Harabeleri yol ayrımına ulaştım. Sonraki hedefim bu akşam Ani’ye varıp çadır kurmak ve sabah da orayı gezmek. Yolun kenarına geçip otostop çekmeye başladıktan birkaç dakika sonra beni oraya götürecek araç da durdu ve yolculuğuma başladım. Sizin otostopla gezmediğinizi de göz önünde bulundurarak merkezdeki otogardan 8-10 lira gibi bir tutar karşılığında, belirli saatlerde Ani’ye araç olduğunu belirteyim.
Akşam olmak üzereyken Ani’ye vardım ve ören yeri girişinin hemen orda çadırımı kurarak erkenden uyudum. Sabah çadırı toplama ve kahvaltı merasiminden sonra içeriye müze kart özellikli kartımı göstererek girdim. Ama bu sefer çantamı dışarıda duvarların hemen dibinde bıraktım.
Ani Harabeleri
Burayı hiç araştırmamış, videosunu izlememiş ve bütün olarak fotoğraflarını görmemiş olduğum için bana çok ilgi çekici geldi. İçerideki birkaç restorasyon çalışması olan yapı dışında her yeri görmek mümkün. Ben gittiğimde bir de Asya’lı tur grubu geldi. Onlar sola doğru gidince ben de sağa doğru gidip tam tersi rotada ferah bir gezi gerçekleştirdim. Yüzyıllarca süren bir zaman içerisinde farklı millet ve dinler arasında el değiştiren bu tarihi şehirde her gelen millet kendine özgü eklemeler ve değişikler yapmış. Böyle olunca da burası tarihi ve kültürel açıdan fazlaca zengin bir nokta halini almış.
Heyecan ve keyif verici Ani gezimden sonra yola düşerek köyün çıkışına dek yürüdüm. Burada otostop çekecekken yoldan traktörüyle geçen bir amca selam verdi ve daha sonra durup indi. Ayak üstü biraz laflayınca evine çay içmeye davet etti. Bu benim için hiçbir zaman geri çevirilmeyecek ve beni çok mutlu eden bir davetti.
Amcanın evine gittik, birlikte çay demledik ve amcanın askerliğinden sağlık sorunlarına, çocuklarından gençliğinde yaptıklarına varana dek geniş bir sohbete daldık. Sohbet ettiğimiz esnada kulağıma duşta birisi varmış gibi bir ses gelmeye başladı. Amcaya, allah allah yağmur mu yağıyor, diye sordum. Dışarı bakınca inanılmaz şiddetli bir yağmur yağdığını gördük. Eğer amcayla karşılaşmamış olsam ve beni davet etmese o yağmurda sırılsıklam olmam kaçınılmazdı. Çaylarımız bitene kadar yağmur da dindi ve birlikte yola kadar çıkıp arabalara el etmeye başladık. Ben arabaya binene kadar bana eşlik eden amcamın ellerinden öperek vedalaştım ve sonraki maceram için yolculuğuma başladım.
Yukarıda yazdıklarım dışında Kars’ın iki önemli ziyaret noktası Sarıkamış ve Çıldır Gölü. Ama her ikisi de tam mevsim geçisinde olduğu için görmek için pek uygun yerler değildi. Elbetteki yine de görmek güzel olabilirdi ama farklı planlarım olduğu için bu noktaları es geçtim. Özellikle kışın gidilmesi tavsiye edilen noktalardan Çıldır Gölünde kışın donmuş göl üzerinde yürüyebilir, Sarıkamışta kristal kar yağışını izleyebilirsiniz. Ayrıca bazı tanıtım yazılarında Kars merkezde görülmesi gereken bazı baltık mimarisine sahip binaları görmek yönünde tavsiyeler de bulabilirsiniz. İyi birer gezgin olur ve sokakları hakkını vererek gezerseniz ismini gördüklerinizi ve görmediğiniz daha birçok binayla karşılaşabilirsiniz. 🙂