Yurt dışındaki ilk gecemin sabahına Ahıska ‘da uyandığımda ne yapacağıma dair aklımda hiçbir fikir yoktu. Hiçbir şeyi araştırmadım ve rota belirlemedim. Kahvaltımı yaptıktan sonra 4-5 gün içinde Tiflis’e varacağıma inandığım bir rota çıkartarak, o doğrultuda gitmeye karar verdim. Herkesin kullandığı ve işlek olan ana yol yerine alt taraftaki daha sakin yerlerden ilerleyecektim.

Yurt Dışında İlk Otostop:

Otostopun kolay olacağına inandığım bir noktaya kadar yürüdükten sonra beklemeye başladım. İlk yarım saat hiç araba durmadı. Gürcistan’da otostopun beklediğimden zor olacağını düşünmeye başladığım anda bir aracın korna çalarak geri geldiğini gördüm.

Yurt Dışındaki İlk Otostop Arkadaşım Kaxa

Aynı yaşı paylaştığım Kaxa yurt dışındaki ilk otostop arkadaşım olmuştu. Arabaya bindikten sonra sohbete başladık, Ahıska ‘nın tepelerinde yer alan köyüne doğru gittiğinden bahsetti. Yolumuzun ayrıldığı noktaya gelince, köyümü görmek istersen gelebilirsin, dedi. Daha önce de söylediğim gibi bu ve benzeri teklifleri geri çevirmek gibi bir huyum yok. Ben en güzel hikayelerin ve keşiflerin hep böyle tekliflerden sonra ortaya çıktığına inanıyorum. Kaxa’yla birlikte güzel yollardan geçerek köyüne kadar gittik. Köyüne gittiğimizde ben etrafta gezinirken o da işleriyle ilgileniyordu.

Bir evin kapısının önünde durunca 90 yaşın üzerinde olduğunu tahmin ettiğim bir teyze bir şeyler söylemeye başladı. Ama imkanı yok anlayamıyordum. Kapıyı gösterdiğini düşünerek evinin demir kapısını açtım. Kendisi baston tuttuğu için açabilecek durumda gözükmüyordu. Sanırım istediği de buydu, kapıyı açınca dışarı çıkıp kapının önündeki sandalyeye oturdu. Biraz ileriden de yine yaşlıca bir amca ve arka tarafımdan da aynı zamanda Kaxa geldi. Yaşlı amcayla bir şeyler konuştuktan sonra Kaxa, “O Türkçe biliyor.” dedi. Hemen ardından amca, ne yapıyosun burada, dedi. Ben şok oldum tabi ki…

Dağlarda Türkçe Bilen Birisiyle Karşılaşmak:

Ahıska ‘da Türk İzleri

Gezdiğimi ifade ettikten sonra “Sen nereden Türkçe öğrendin.” diye sordum. “Şuradan, buradan.” dedi. Tarih süreci içerisinde burada yaşayan ve hala Ahıska Türkleri olarak tanınan soydaşlarımızdan öğrenmiş olması pek muhtemel diye düşünüyorum. Daha sonra da evine davet etti. Ben de memnuniyet duyacağımı dile getirdim ve üçümüz birlikte evine gittik. Evine gidip masaya kurulduk, evdeki adını bilmediğim bir kadın da dolaptan çıkarttığı yiyecekleri bize servis etti. Amcayla güzel güzel sohbet ederken bir yandan da kültürlerine dair şeyler öğretiyor, hayatından kesitler anlatıyordu. Mutluluğumu ifade edecek kelimeler bence yok. Yola çıktığımda umutlarım bunun gibi şeylerdi. İnsanlar tanımak, onlarla bir şeyler paylaşmak ve öğrenmek. Daha ilk günden başlamıştı bile… İyi ki diyorum sadece, iyi ki…

Uzun uzun sohbet ettikten sonra artık ayrılma vaktimiz gelmişti. Amca, “Tekrar gel, 4-5 kere gel, arkadaşlarınla da gel. Ben olmasam bile evim burada, seni ağırlarlar.” diye ekleyerek bizi uğurladı. Arabaya binerek tekrar ana yola döndük. Kaxa, Sapara Manastırına gittin mi diye sordu. Gitmemiştim, hatta kiliseden haberim bile yoktu. Kesin görmelisin diyerek oraya doğru sürmeye başladı. İşin gücün vardır, geri kalma dedimse de önemli işim yok dedi. Birlikte bir dağın tepesinde yer alan, etrafta kilise hariç hiçbir şey olmayan bu yere gittik.

Sapara Manastırı:

Gürcistan Sapara Manastırı – Ahıska

Kilise çok güzel ve görkemliydi, koskoca bir ormandan oluşan vadiye doğru bakıyordu. Kaxa, kilise hakkında bilgiler verip, etraftaki bazı insanları gösteriyordu. Gösterdiği insanlar sıkıntıları olan, belki de suç işlemiş insanlarmış ve bu kötülüklerden kurtulmaya çalışıyorlarmış. Bu kilisede yaşayarak hizmet ediyor ve iyi insanlar olmak gayesiyle uğraşıyorlarmış. Bu keşif sonrasında tekrar ana yola gittiğimizde, Vardzia’yı biliyor musun, diye sordu, bilmiyorum, dedim. O halde oraya gitmen lazım dedi ve Kaxa da otostop çekerken benimle beklemeye başladı. Sen git, bekleme beni, ben başımın çaresine bakarım, hayatım bundan ibaret dememe rağmen gitmeyerek bekledi ve benimle birlikte otostop çekti.

Bir tır durdurmayı başarmıştık, vedalaştıktan sonra tıra bindim ve çok güzel yol manzaraları eşliğinde kıvrıla kıvrıla uzaklaşmaya başladım. Tır yolculuğum fazla uzun sürmeden bitti. İndiğim yerde 20 dakika boyunca ayrılmadan beni izleyen inekler eşliğinde otostop çektim. Duran sonraki aracımla Vardzia’ya giden sapağa kadar ulaştım. Bundan sonra bineceğim her araç muhtemelen oraya gidecekti ama hızlıca araba bulmak zorundaydım. Çünkü güneş artık gözükmüyordu ve hava da soğumaya başlamıştı. Sapaktan geçen ilk birkaç araba durmadı, yine durmadan geçen birisi karar değiştirerek geri geri gelip beni aldı.

Gürcistan Vardzia

Geç Oldu, Hatta Biraz da Güç Oldu:

İlk turistik noktam olan Vardzia’ya varmıştım. Neyle karşılaşacağımı hiç bilmeden, fotoğrafını dahi görmeden gelmiştim buraya. Ama gördüğüm şey beni memnun etmeye yetmişti. Sabah olduğunda gezmek için şimdiden heyecanlanıyordum fakat önce kamp yeri bulmam lazımdı. Etrafa baktığımda kamp yeri bulmamın hiç güç olmayacağını düşündüm. Çeşmeye yanaşmış matarama su doldururken bir adam yaklaşıp misafir evi arayıp aramadığımı sordu. Teşekkür ederek istemediğimi belirttim. Akşam yemeği ve kahvaltı dahil 25 Lari olduğunu söyleyince biraz düşünmeye başladım. Çünkü iki öğünü de çevreki kafelerde yemek zorundaydım, yanımda yemek yoktu ve oralarda yemek hemen hemen aynı paraya gelebilirdi. Ben de kabul ettim ve abinin aracıyla 1km uzaktaki evlerine gittik. Kalacağım odayı gösterdiler ve akşam yemeğinin 7’de olacağını söylediler. Akşam yemeğine kadar biraz oyalanıp yedikten sonra ısıtması olmayan hatta dışarıdan daha soğuk olduğuna inandığım odaya giderek uyumaya çalıştım. Sanırım artık odanın yemek dahil neden ucuz olduğunu anlıyordum. 🙂

Yorum Bırak

Lütfen Yorumunuzu Girin
Adınızı Buraya Girin