Hilvan’da geçirdiğim gecenin ardından daha önce birkaç kere girişimde bulunup, kendimi başka yerlerde bulduğum Nemrut’a varmak amacıyla bir kez daha yolculuğa başladım. Kırk dakika kadar sonra ilk duran araç tırdı, bu seyahatimdeki ilk tır yolculuğumu da Hilvan’da yapmış oldum. Gezebileceğim yerler hakkında tavsiyeler aldığım yolculuğum Siverek’te sona erdi. Buradan sonra artık yukarı doğru ilerlemem gerekiyordu. Yol kenarında otostop çekerken Şehmuz beni görür görmez durdu. Tanıştıktan sonra nereye gittiğimi sordu, ben anlatıp ona sorduğumda ise “Bizim bahçemiz var oradan domates alacağım.” dedi. Duymak istediğim şeyler de bu ve benzeri şeylerdi. Sorularımı ardı ardına sormaya başladım. Yolculuğumuzun sonuna gelince gireceği sapağın kenarına beni indirmek amacıyla aracını çekti, “Ben de gelip yaşantınızı görsem olur mu, sonra yürüyerek dönerim ben.” diye sorunca olur dedi ve ilerlemeye devam ettik. Araçtan inince önce annesini sonra babasını saygıyla selamladı, ellerini öptü. Bu benim için bir hoş sahneydi, bizim yitirdiğimiz saygıyı, sanki aylardır ailesini görmemişçesine sürdürüyorlardı. Daha sonra beni tanıttı ve etrafı kısaca anlattıktan sonra bahçeye doğru yürüdük. Varınca hemen bir domates kopartıp ikram etti, mis kokulu o güzel domatesten afiyetle yemeye başladım.

Tarlanın diğer ucunda ilaçlama yapan amca oğullarıyla da tanıştıktan sonra çadırlarının olduğu alana geri döndük. Tüm aile üyeleriyle kalabalıkça bir çember oluşturup çay ve doğal yiyecekler eşliğinde sohbete başladık. Onlar bana neden ve nasıl gezdiğimi sordu ben de onlara yaşantılarına dair sorular sordum. Çaylarımızı içerken onlarla çalışmayı teklif ettim, para istemediğimi yemeğin yeterli olduğunu söyledim. Elbette bu ciddi bir teklif değildi, hepimiz gülüyorduk ama çalışmak ve görmek istediğim gerçekti. Çay içtikten sonra Şehmuz merkeze dönecek, kalanlar da bahçeye gideceklerdi. Geliyor musun yoksa gidecek misin dediler, geliyorum, dedim ve onlarla bahçeye gittim. İlaçlama yaptıkları için beni kendilerine yaklaştırmayıp Abdulhalim abinin yanına gönderdiler. Abdülhalim abinin 3 kızı beni hayrete düşüren bir azimle domates topluyordu, orada onlarla beraber 1-2 kasa kadar domates toplayıp, dolan kasaları bahçenin içinden alarak yol kenarına istifledim.

1 saat kadar çalıştığımda sahiden yorucu olduğunu fark ettim. Kızlar gerçekten çok iyi çalışıyorlardı. Daha sonra çadırların olduğu alana döndük ve Abdulhalim abinin çadırının orada oturduk, önce haşlanmış mısır ikram etti, sonra da süt ve tandır ekmeği. “Gidince bizi artık gülerek hatırlarsın.” dedi. Aksine size hep güzellikle hatırlayacağım, arkadaşlarıma anlattığımda onlar da gelmek isteyecek, belki ziyaretçiniz bile artar, dedim.

Tam ayağa kalkmış çevreyi incelerken uzaktan Ali abi seslenip çağırdı, onun yanına gittiğimde o da kendi çadırının orada oturttu. Aç olup olmadığımı sordu, tok olduğumu söyleyince çay ikram etti. Bir süre de onunla oturup sohbet ettik. İçlerinden birisi, “İşte yaşadığımız rezil hayat bu.” minvalinde bir söylemde bulununca ona çıkışıp, İstanbul’da ya da diğer büyük şehirlerde ne kadar zor ve anlamsız hayatlar yaşadığımızdan bahsettim. En basitinden yedikleri şeyleri bile kendilerinin yaptıklarını, ne şartlarda üretildiklerini, nasıl hormonlarla büyütüldüklerini bilmediğimiz onlarca şeyi yiyip içtiğimizi, bir ay sonunda paramızın büyük kısmını nasıl kira ve fatura olarak ödediğimizi anlattım. Ben büyük şehir yaşantısını eleştirince bana hak verdi ve bir kez daha haline şükretti.

Domates sezonuna göre buradaki çadırlarda yaşamını sürdüren beş aile, sezon dışında köydeki ya da merkezdeki evlerine dönüyor. Tarım dışında hayvancılıkla da uğraşıyorlar ve markete yalnızca çay, şeker, bazen de zeytin yağı almak için gidiyorlar. İlk geldiğimde kurdukları sofrada dışardan gelen tek şeyin zeytin olduğunu belirtmişlerdi. Son derece doğal ve güzel bir yaşamları vardı. Aslında bunun farkındaydılar… Bir vakit sonra İbrahim’le başbaşa kaldığımızda hayatlarına dair çok yerinde değerlendirmelerde bulundu. Ardından ilişkisi olduğunu ve ilişki yaşama şeklinin bizimkilerden ne kadar farklı olduğunu anlattı. Evet, pek çok şey bu coğrafyada zordu ama mutlu olmayı mümkün kılacak fazlaca şey de vardı. Kendileri için çalışıyor, emek ettikleri her şeyin sonunda somut bir çıktı alıyorlardı. Her sene 2 defa ektikleri domates filizlerinin nasıl büyüyüp tonlarca domates verdiğine şahit oluyorlardı ve bunu keyifle, yüzlerinde tebessümle anlatıyorlardı. Daha güzel olsun diye periyodik olarak farklı farklı gübrelerle besliyor, gerektiğinde ilaçlıyorlardı. Koyunların doğum zamanını takip edip, bu sene biraz geciktiğinden bahsediyorlardı.

En ideal yaşam sanırım buydu. İnsan topraktan, bitkiden ve hayvandan koptuğunda değişmeye başlıyor. Her canlının bir doğası olduğu gibi insanın da bir doğası var ve biz bunu mecburiyetler neticesinde değiştiriyoruz. Elbette şehirlerde de insana ihtiyacımız var. Her meslek erbabını bünyemizde barındırmamız gerekiyor fakat insan doğasından uzaklaştıkça zararlı varlıklara dönüşüyoruz. Yetiştiğim çevre koşullarına ben de uyum sağladım ve her ne kadar köyü, doğayı, tarla ve bahçeyi sevsem de uzun vadede yaşayamayacağımı biliyorum. Çünkü biz değiştik.

Onlarca farklı konuda konuştuğumuz, derinlikli meseleleri rahatça irdelediğimiz ve tarlada çalıştığımız toplam 6 saatten sonra artık oradan ayrılmaya karar verdim. Bu insanları tanıdıktan sonra niyetim en azından bir günü burada geçirmekti fakat akşam Ali abi Siverek merkeze, Abdulhalim abi de köye gidecekti. O yüzden orada kalmam benim için anlam ifade etmeyecek, kalacağım herhangi bir yer gibi olacaktı. Saat 16:00’ya gelirken ana yola çıkıp otostop çekmeye başladım. Daha bir dakika dolmadan Türkiye Petrollerinde çalışan Mehmet abi durarak beni aldı, yol boyunca çevrede sondaj yapılan yerleri gösterdikten sonra beni kalmayı plandığım yere kadar götürdü. Bu akşam hem şehir merkezinde olmam, hem de kendimi ve çamaşırlarımı yıkamak istemem sebebiyle otelde kalmaya karar verdim. Kahta Öğretmen Evi’ne giderek geceyi orada geçirdim. Sabah olduğunda beni epey zamandır heyecanlandıran Nemrut’a doğru yola çıkacaktım.

Yorum Bırak

Lütfen Yorumunuzu Girin
Adınızı Buraya Girin