Doğubayazıt’a gideceğim dediğimde insanların mutlaka git dediği İshak Paşa Sarayı, gerçekten de görmeye değer bir yapıymış. Tahmin etmediğim kadar beğendiğim bir yapı oldu. Yapımına 1685 yılında başlayan ve tamamlanması 99 yıl süren bu yapı, Topkapı Sarayından sonra en önemli saray olarak biliniyor. Sarayın konumu gerçekten çok güzel, tüm ilçeye hakim bir noktadan bakıyor ve o zamanlarda bu sarayı yapmanın ne kadar çok emek istediğini orada bulununca daha iyi anlayabiliyorsunuz.

İshak Paşa Sarayı Ulaşım:

Bu saraya gidebilmek için öncelikle Doğubayazıt’a gitmeniz gerekiyor. Gidiş yolunuzu tamamen size bırakarak saraya nasıl gideceğinizi izah edeyim. Merkezden kalkan minibüslere binerek 2 TL karşılığında 15-20 dakikalık bir yolculuk sonrasında İshak Paşa Sarayı’na varmış oluyorsunuz.

Sarayı Rusların İşgali:

Saray, kendi zamanında büyük bir teknoloji örneği olarak, duvarlar arasındaki kanallardan geçen sıcak su ve buhar ile ısıtılmış. Yani kullanılan ilk kalorifer sistemlerinden birisi burada uygulanmış. Kadim bir tarihe sahip olan saray, 1. Dünya Savaşı sırasında bölgeyi kontrol eden Rus askerleri tarafından askeri kışla olarak kullanılmış. Ruslar geri çekilirken sarayın altın kaplamalı kapısını da söküp beraberinde götürmüşler.

Sarayın Kullanım Bölümleri:

Sarayın içerisindeki onlarca oda farklı amaçlar için kullanılmış; haremlik, selamlık, mutfak, mahkeme salonu, divan, cami, türbe, muhafız koğuşu, eğlence alanı, hamam ve cephanelik gibi daha birçok amaç için odalar dizayn edilmiş ve kullanılmış. Sarayın yapımı mimari açıdan incelendiğinde Osmanlı, Fars ve Selçuklu mimarisinden etkilenildiği görülüyormuş. Elbette bunu ben kendim anlayamadım, 🙂 araştırdığımda öğrendim. Bu sarayla ilgili en ilginç şeylerden birisi de evvel zamanda Napolyon tarafından gönderilen bir ajan yakalanmış ve buradaki zindanda hapsedilmiş. Bu olayı ajan bizzat kendisi geri döndüğünde yazdığı yazılarda anlatmış.

Sarayla ilgili anlatmam gereken bir iki küçük mesele kaldı. Zaman içinde elbette restorasyondan geçmiş. Fakat çatısını ben hiç beğendim ama onlara da hak veriyorum, aydınlığı sağlamak için cam bir tasarım düşünmüşler. Bence sarayın bir diğer eksik yanı ise odaların tamamen boş olması. Mesela cephanelik olan odanın içinde bence barut fıçıları vesair olsa çok daha güzel olurdu. Ya da ne bileyim divan salonunda bir kürsü olsa…

Bunlar haricinde şahsi olarak benim en sevdiğim nokta mutfak, daha doğrusu mutfak bacası oldu. Çünkü mutfak bacasından içeri kafamı uzatınca içime dolan is kokusu beni hayallere sürükledi. Geçmiş zamandan kalan en güzel şeylerden birisi bence o kokuydu. Orada pişen yemekleri, kazanın altına odun süren aşçıları hayal ettim. Kısa bir an için de olsa oraya giderek onlarla yaşadım.

Genel olarak şunu söyleyebilirim ki saray oldukça güzel. Sırf saraya gitmek için Doğubayazıt’a gidilir mi derseniz bence gidilir.

Yorum Bırak

Lütfen Yorumunuzu Girin
Adınızı Buraya Girin